Beden Zihin Bütünlüğü
- Buse Nil Atar
- 28 Mar
- 1 dakikada okunur

Beden ve zihin, birbirinden ayrı değil; bir bütünün ayrılmaz parçalarıdır. Beden psikoterapisi tam da bu noktada devreye girer: Ruhsal iyilik hâlinin yalnızca düşüncelerle değil, bedensel duyumsamalar ve bunlara dair farkındalıkla da mümkün olduğunu gösterir. Beden psikoterapisi, bireyin bedeni ve zihni arasında sürekli bir etkileşim olduğunu savunur. Bu bütünsel yaklaşım, hem beden hem de zihinsel süreçlerin birlikte ele alınmasını sağlar. Beden, bireyin yaşadığı duygusal ve psikolojik deneyimlerin merkezi olarak kabul edilir ve bu deneyimlerin farkındalığı, bireyin kendini daha iyi anlamasını ve duygusal sağlığını geri kazanmasını sağlar.
Herhangi bir yaşantıya dair farkındalığımız yalnızca düşünsel düzeyde sınırlı kalmaz. Yaşadığımız her duygunun bir bedensel karşılığı vardır. Örneğin, tehdit algıladığımızda yalnızca "korkuyorum" düşüncesiyle değil; artan kalp atışlarımız, terleme, kas gerginliği gibi fizyolojik belirtilerle de bunu yaşarız. Bu durum, bedenin psikolojik süreçlerin yalnızca bir taşıyıcısı değil, aynı zamanda bir aynası olduğunu ortaya koyar.
Beden psikoterapisi, işte bu aynaya bakmayı; bedensel duyumsamalar aracılığıyla bireyin kendine daha derin bir temas kurmasını hedefler. Kalıplaşmış savunmalar, bastırılmış duygular ve çözülmemiş travmalar, zamanla bedende iz bırakabilir. Beden, kelimelere dökülemeyen duyguları saklar ve çeşitli yollarla ifade eder: Kas gerginliği, nefes alıp verme biçimi, postür, yüz ifadeleri… Beden psikoterapisi bu göstergeleri birer rehber olarak görür.
Bu yaklaşım, duyguların bastırılmadan ifade edilmesine alan açar ve bireyin bedenini yeniden bir güven alanı olarak deneyimlemesine yardımcı olur. Bu yaklaşım; özellikle travma sonrası stres bozukluğu, depresyon, anksiyete bozuklukları ve psiko-somatik rahatsızlıklar ile çalışmada yardımcıdır.
Comments